26 Temmuz 2019 Cuma

MANTAR ZEHİRLENMESİ

Merhaba sevgili okurlar;


"....Altmış iki yaşında ki erkek hasta Acil Servis'e bulantı nedeniyle başvurdu. Beykoz'da bir orman köyünde yaşayan hasta, ormanda mantar topladığını ve yumurtayla beraber pişirip yedikten dört-beş saat sonra bulantısının başladığını anlattı. Daha önceden gayet sağlıklı olduğunu, ilk defa bir hastaneye müracaat ettiğini belirtti. Her yıl aynı zamanlarda ormanda mantar topladığını ve bu konuda uzman olduğunu ısrarla vurguladı..."


      Türkiye'de genellikle "Amanita" cinsi mantarlarla oluşan acil vakalar da en sık görülen tür "Amanita phalloides" dir.
Zehirlenmeler de tipik bulgu  bulantı,kusma,ishal,karın ağrısı olarak gelişir. 


Mantar zehirlenmeleri tıbbi müdahale gerektiren acil olgulardır.


      500 çeşitten fazla mantar türü içerisinden yaklaşık 50 türü zehirlidir. Bunların pek çoğuda Amanita cinsi mantarlardır. En sık zehirlenme Amanita türlerinden gerçekleşir. Mantarlar içerdiği zehre göre gıdalarla etkileşimleriyle zehirlenmelere yol açmaktadır. 


  • Karaciğer üzerinde ki zehirli etkiye sahip mantarlar
  • Santral sinir sistemi üzerine zehirli etki eden mantarlar
  • Sinir sistemini uyaran zehirli mantarlar
  • Alkolle etkileşime girip zehirlemeye yol açan mantarlar
  • Gastrointestinal zehirleri içeren mantarlar
  • Böbrek üzerine zehirli etkisi olan mantarlar

      Türkiye'de genellikle karaciğer üzerinde zehirli etkisi fazla olan mantar zehirlenmesi saptanır. 



Amanita

20 cm'ye kadar şapka çapıyla imparatorların mantarı olarak gösterilen bu mantar tüm dünyada kabul gören en leziz mantar olarak göze çarpar. 
Sarı-turuncu arası şapka rengi ve sarı bacağı vardır. 
Tüm amanita ailesi arasında tanınması en kolay mantardır. 
Bu mantar çiğ olarak bile tüketilebilmektedir. 

Amanita Phalloides



AMANİTA PHALLOİDES

Aldığı lakapların hepsini bir mantar olarak karşımıza çıkan bu tür bilinen en zehirli mantarların başında gelir 
İngilizce litaratürde "Deathcap" olarak yer edinmiştir. 
Özellikle yaz aylarında ve sonbahar aylarında görülmektedir.
Yaygınlık yılları 2009-2013 yılı arasında çok fazla sayıya ulaşmıştır.
Günümüzde çok nadir rastlanmaktadır.



Belirtiler



  • Birinci basamak gıda vücuda alındıktan 6-12 saat sonrası veya içerisinde bulantı,kusma,karın krampları ve ishal seyrederek başlamaktadır.
  • İkinci basamak yemekten 24-48 saat sonra başlar. Karaciğer hastalıkları bu dönem arasında gelişir. 
  • Üçüncü basamak ise ani olarak başlar. Karaciğer hasarı, kanda pıhtılaşma, karaciğer koması yada akut karaciğer yetmezliği şeklinde görülebilir.
* Bu zaman içerisinde vücutta ödem, beyinde ödem, böbrek hasarı nedeniyle idrarda azalma, nörolojik bozukluk (halüsinasyon) gelişebilir.


İlkyardım


Zehirlenme vakası çoğunlukla maalesef belirti göstermeden gelişir. Zehirlenme şüphesi duyulduğunda 112 Ambulans ile hasta Acil Servis'e ulaştırılmalıdır.

Bu sırada hasta kusturulmamalı. Herhangi bir yiyecek içecek verilmemeli. 

Zehirlenme ilk 30 dakika içerisinde fark edildiyse kusma yoluyla çıkarılmalıdır.


Uzm. Dr. Arzu D. /   Uzm. Dr. Erol Ü.  /   İlk ve Acil Yardım Eğtm. Uğur D.


Sağlıcakla kalın...



10 Temmuz 2019 Çarşamba

Geçici Hint Kınaları Kalıcı İzler Bırakabilir!


Hint Kınası Nedir ? Hangi Hastalıklara Yol Açar ?

Merhaba sevgili okurlar,


Hint kınası Arap ülkelerinde henna, Pakistan ve Hindistan'da da mehende adı ile bilinir. Bu bir vücut süsleme sanatıdır. Kahverengi yani daha açık olması gerçek kına olduğunu ve kalitesini gösterir. Siyah yada Kahverengi gibi renklerle çeşitlendirilerek satılmakta, kırmızı ve mavi renkleri de bulunmaktadır

Estetik amaçlı yaptırılan dövmeler ve hint kınaları vücutta ömür boyu kalabilecek izler bırakabilir.


Geçici kına dövmeleri son yıllarda çocuklar ve gençler arasında çok popüler hale gelmiştir. Bununla birlikte, uygulama süresini kısaltmak ve para-fenilendiamin gibi ticari kına rengini koyulaştırmak için katkı maddelerinin kullanılması, bu dövmelerden kaynaklanan komplikasyon riskinin artmasına neden olmuştur. 


PPDA sonucu deride bölgesel değişimler

PPDA 


      Parafenilen diamin PPDA kınanın rengini vermek için hint kınasında farklı miktarda kullanılmakta. Aynı zamanda saç boyalarında da kullanılmakta olup özellikle çocuk ve hassas ciltlerde tehlike yaratabiliyor. 
Ayrıca PPDA bir kimyasal madde olduğundan hint kınası da kimyasal içermiş bulunmaktadır. 


    PPDA "parafenilen diamin hidroklorid" adında alerjik bir madde. Cilde ilk kez değdiğinde alerjik reaksiyon oluşmasa da, kullanımından yıllar sonra duyarlaşmaya bağlı ciddi alerjik reaksiyonlar verebiliyor. Alerjik reaksiyon hemen sonuç göstermediği için uygulama süresi üzerinden zaman geçtikten sonrada oluşabiliyor. 

En sık görülen komplikasyonlar; 

  • alerjik kontakt dermatit(egzama), 
  • hipertrofik skar(geniş vücut bölümünde yaralar),
  • keloid oluşumu(deride yaranın hızlı ve fazla iyileşme sonucu şişlik),
  • hiperpigmentasyon(deri renginde artış) ve
  • hipopigmentasyon(deri renginde azalma)dır.


Bu maddenin yüksek oranda bulunduğu bu karışımların cilde toksik etkisi de oluyor. Sadece alerjik değil, aynı zamanda irritan ve toksik olabilen bir maddedir.
Özellikle çocuklara ve deri cilt hastalığı olan veya hassas cilde sahip olan kişilere uygulanmamalıdır. Diğer kişilerde ise dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.

Sağlıkla Kalın...

13 Mayıs 2019 Pazartesi

ANEMİ NEDİR?

Anemi Nedir? Neler Sebep Olur? Bulgular Nelerdir ?


Merhaba sevgili okurlar,



Anemi, vücudun dokularına yeterli oksijen taşımak için yeterince sağlıklı kırmızı kan hücrelerinin olmadığı bir durumdur. Kansızlık olarakta adlandırılır.  





Anemi'ye neden olan başlıca 3 etken şunlardır:

  • Kan kaybı
  • Yetersiz alyuvar üretimi
  • Alyuvar yıkım oranının fazla olması 

Aneminin en sık rastlanan belirtisi halsizliktir. Kişi kendini yorgun ve bitkin hisseder. Aneminiz varsa günlük normal işlerinizi yapmak için bile enerji bulmada zorlanırsınız.Aneminin diğer bulgu ve belirtileri arasında aşağıdakiler vardır:
  1. Nefes Darlığı
  2. Baş dönmesi 
  3. Baş ağrısı 
  4. El ve ayaklarda soğukluk 
  5. Soluk cilt 
  6. Göğüs ağrısı 

Bu bulgu ve belirtiler, kalbinizin vücudunuza oksijenden zengin kanı pompalamak için daha fazla çalışması gerekmesinden dolayı ortaya çıkabilir.
Hafif ve orta derecedeki anemiler de belirtiler hafiftir veya hiç olmayabilir.
Ayrıca anemi kendi ana dalında alt dallara ayrılmaktadır.

2 Mart 2017 Perşembe

KOLA VE ZARARLARI

Merhaba sevgili okurlar,



Ocak ayında bir dergiye verdiğim röportajımı bloğumda paylaşmak istemiştim. Fakat pek müsait olamadım.
Konumuz kola ve getirdiği hastalıklar, yıllardır zararları ve içindekiler tartışıldı. Şüphesiz içindekiler kısmı ve zararında da haklıydı herkes. Kime sorsam ben A kolası B kolası içiyorum diyor, hepsi aynı bunu unutmayın.
Kola'nın light olanıda diet olanıda aynı. Kendinizi avutmayın :)


Aslında alttaki iki görsel bütün herşeyi anlatıyor. Görseller ayrıntılı incelendiğinde bütün zararlarıyla bırakmanızı temenni ediyorum.
Hayatımızda en büyük düşman şeker, ve 330 ml kolada 35-47 gram arasında bulunmakta. 


En sık rastlanan zararı ise sindirim sistemi hastalıkları. En başta mide rahatsızlığı olarak gastrite yol açmakta. Mide duvarımızda gerekli olabilecek kadar asit mevcut. Ve gün içinde aldığımız meyve ve sebzelerde de eser miktarda asit almış oluruz.  Yani kola ile alınan asit rahatsızlığımıza yol açar.  Tabi ki en basiti gastrit. Kısırlık,obezite vb. gibi hastalıklara da bilerek davetiye çıkarmış oluruz. 

http://ugrdrk.blogspot.com.tr


Sağlıkla Kalın...

28 Şubat 2017 Salı

KAPALI MEYVE SUYU TEHLİKESİ


Merhabalar

Kısa bir süre ara vermek zorunda bulunsam da geri döndüm. :)

Son günlerde sosyal medya hesaplarında kapalı meyve suyu içerisinde bazı bozulmalar meydana gelmiş fotoğraflar gördüm. 


Biz hep üreticiyi suçlamayı yeğlemişiz. Fakat bir gıda sadece üretim sırasında bozuk çıkmaz. Markası ne olursa olsun fark etmeksizin bir gıdanın 3 zinciri vardır.

  1. Üretim
  2. Dağıtım
  3. Tüketim     

Eğer zincirlerden birisi koparsa resimdeki gibi olaylar yaşanır. Yani bu vb. olayların yaşanmasında üretimden kaynaklanan hata olabilmesi yanı sıra, çok yüksek ihtimalle diğer iki zincir bozukluğundan kaynaklanmakta. Bir gıdanın son tüketim tarihine kadar (SKT/IETT) ambalajında sağlıklı kalabilmesi adına tabi ki katkı maddesi kullanılmakta, bu katkı maddeleri ise zincirlerden biri bozulduğunda ürün etkileşimini bozmaktadır. 


Öncelikle üretimin sağlıklı ve düzenli gerçekleşmesi gerekir, ki gerçekleşir ve bunların kontrolleri yapılır. Bu ürünlerde bozulma küflenme çürüme vb. problemler diğer iki zincirde başlar. 


2-DAĞITIM

Yani etkin ve doğru dağıtım; bu ürün gruplarının doğru şekilde temiz,sağlıklı ortamlardan uygun şekilde ürünlerin ambalajının etkilenmeyecek bozulmaya yol açmayacak şekilde dağıtılması ve korunmasıdır. Nitekim plastik ambalajdaki su ve süt veya meyve sularının muhafaza edilme ortamları mevcuttur. Şayet plastik bir su şişesinde su dolu hazır bir doğal kaynak suyunu direk güneş ısısı altında bıraktığınızda birkaç saat sonra suyun tadının değiştiğini gözlemlersiniz. 


Ayrıca kapalı ambalajların güneş ışınına direk maruz kalma veya diğer kötü saklama koşullarına dayanması adına sağlıklı ambalaj sloganıyla yola çıkan TETRA-PAK denilen güvenli ambalajlama tekniğiyle önüne geçilmekte. 

TETRA-Pak ambalajlı ürünlerde koruyucu özelliğini kaybettiğinde(yırtılma,delinme,hava teması vb. problemler) küf ve mikroorganizmalar sayesinde ürün bozulmuş olacaktır. 


3-TÜKETİM

Diğer bir zincirimiz olan tüketim koşullarında ise ağzı açıldıktan sonra, daha sonra tüketilmek üzere kaldırılmış olan bir ürünün sağlıklı ve düzgün koşulda kaldırılmamış olmasında bu durumlarla sıkça karşılaşırız.


 Ağzı açılan TETRA-PAK ambalajlı ürünlerin en geç ve buzdolabında muhafaza süreleri 24 ile 36 saat arasındadır. Yani ağzı açılan bir tüketim gıdası daha sonra tüketilmek üzere buzdolabına kaldırılıp en geç 3 gün içinde tüketilmeli. Aksi takdirde tüketim yani tüketici hatası ile de bu tür olaylar karşımıza çıkmış olacaktır.

Benim fikrim, evde kendiniz yapmanız ve hazırlamanız. Yinede almak istiyorsanız öncelikle cam şişede olan meyve sularını tercih edin. Eğer kapalı ambalaj alacaksanız, ambalajının sağlam olduğuna ve SKT'sine özenle bakmanız gerekmekte.

Sağlıkla kalın...


3 Kasım 2016 Perşembe

MSG

MSG(Monosodyum Glutamat)

Merhaba sevgili okurlarım;

Bugün sağlık açısından yine tehdit unsuru oluşturan gıda katkı maddesi olan MSG den bahsedeceğim. MSG(Monosodyum Glutamat veya Sodyum Glutamat) olarak bilinir. Uluslararası IUPAC adı ise Sodyum II Aminopentandioat'tır. Molar kütlesi 169,111 ile 169,112 arasında olsada 169,111g/mol olarak kabul edilen beyaz kristal şeklinde bir katkı maddesidir.

MSG nedir ? Zararı nedir ? Nelerde bulunur ? Niçin kullanılır ?

Hemen açıklayayım, öncelikle MSG yi yukarda kısa özetle kimyasal birkaç özelliği ve adıyla tanıttım. Bizi ilgilendiren kısım burada aslında. 


  • Niçin Kullanılır: MSG aroma verici lezzet artırıcı yönüyle iştah kabartan yedikçe yeme isteği oluşturan lezzeti enfes kılan özelliği yanında,aroma olarak doğru miktarda kullanıldığında tatsız bir şeye bile tat katan bir maddedir. MSG 100 yılı aşkın süredir kullanılmakta, fakat bilim insanları tarafından yeni yeni zararları ortaya çıkarılan bir madde aslında. MSG nin E kodu ise E621 dir. Gıdaların arkasında sıkça rastlarsınız, dikkat ederseniz.
  • Nelerde Bulunur: Evet MSG denince özellikle akla baharatlı aroma verici ve tatlandırıcı şeyler gelmekte. Yani en başta cipsler, hem tuzlu hem baharatlı olduğundan MSG nin başında gelir.Tabi bununla sınırlı değil, MSG et, tavuk, çok sayıda sebze, çorba, sos, köfte ızgara harçlarıyla oldukça uyumludur. Tuz oranı sodyum klorüre göre daha düşük olması sebebiyle HT hastaları tarafından 100 ml'e 1 ml oranında gıdalarda kullanılmaktadır.
  • Zararı Nedir: Geldik faydalarına demek isterdim ne yazık ki ama yok. MSG fazla tüketilme arzusu içindedir. Çünkü tadı değiştirir, yedikçe yemek gelir bir cipsiyi. Tadı enfes gelir bu sayede. MSG nin zararları arasında en bilineni nörotoksik özelliği yani beyin hücrelerine zarar vermesidir. Ayrıca Merkezi sinir sistemini tahribata uğratarak parkinson, epilepsi hastalıklarına da yol açabilmekte. Doyma mekanizmasındaki bozukluklara dolayısıyla OBEZİTEYE davetiye çıkarmakta. Gelişim geriliği ve diyabete de sonuç çıkarması yüksek ihtimaldir.  Ve en önemlisi bu madde anne ile alındığında plasentaya rahatlıkla geçerek tüm riskleri bebeğe yansıtmaktadır. Astım hastalarının ise bu maddeyi tüketmesi astım ataklarını tetiklediği tespit edilmiştir. Bunun yanısıra gerekli doz aşıldığında LD50 (ortalama öldürücü doz) durumu da söz konusudur.
Sağlığınız ve sevdikleriniz için tüketmemeye özen gösterin; En azından hazır çorbaları ve cipsleri atın hayatınızdan ben attım birşey kaybetmedim. Yaklaşık 2,5 yıldır cips tüketmiyorum. Hiçte özlemiyorum, markette cips reyonlarının önünden her geçtiğinizde MSG yi hatırlayın sağlığınız ve çevrenizdekiler için.

Sağlıcakla kalın, bir sonraki yayınımda görüşmek üzere... 

30 Ekim 2016 Pazar

Karminler(E120)

KARMİN BÖCEĞİ
Merhaba Sayın Blogger Okurlarım, karmin karminler o kadar geniş o kadar iğrenç bir böcek. Evet tam kendisi karmin=böcek. Ve yediğimiz içtiğimiz kırmızı,pembe,mor vb. renkteki gıda besinlerinin içeriğini malesefki kapsamakta.Aslında tüketiciler yani bizler bilinçli olsak bunlara mağruz kalmadan ürünleri bile almayız. Çoğunuz karmin nedir? Gıda güvenliği nedir ?Gıda zinciri nedir? E120 nedir bilmezsiniz, bilmemekte pek suçlu sayılmazsınız. Ne yazık ki sosyal medya gerekse medyamız konuya hassasiyet vermiyor. Açıkcası işin içine girmeyince pekte bilinmiyor. Genelde 10 sağlıkcıdan 9 u bilir,bilmesi gerekir. Gelin birlikte şu konuya göz atalım.


Karmin cochineal Kanarya Adalarında ve Meksika'da kaktüslerin üzerinde doğal olarak veya kültürel olarak yaşayan bir böcek türü olup salgıladığı kırmızı renkli karminik asitin elde edilmesinde kullanılır.Uzmanlar Karmin renklendirici maddesinin zararlarını hızla araştırmaya devam etmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, işlenmiş gıdalarla yılda 500gr. böcek tüketildiği tespit edilmiş. Araştırmalar henüz yetersiz kaldığı için karmin maddesi kullanımına ülkemizde izin verilmektedir. Bu maddeye duyarlı kişilerde ise alerjik reaksiyonlar gözlemlenmiştir. Karmin maddesinin kesin zararları konusunda netlik kazanan bir bilgisi yok, ama yararı asla yok. İnsan bile bile böcek yemek istemiyor, işte bu noktada bu böceği içeren ürünlerden vazgeçmek düşüyor bizlere. 


Daha önceleri sadece tekstil endüstrisinde kullanılan karmin son 10 yıl içerisinde kozmetik ve gıda sektörü hatta şuan ilaç şektöründe şurup içine hızla giriş yaptı.
Hayatımızda maalesef ki sık tüketiyoruz. Belki artık tüketmezsiniz sizlere kalmış sevgili okurlarım. Şimdi asıl soruyu soracaksınız.
Peki nelerde var? Nasıl anlaşılır? Ne yapmalıyız?


  1. Et ürünleri (Salam,sucuk,sosis)
  2. Sakızlar(Meyve Aromalı)
  3. Dondurmalar
  4. Reçeller,Şekerlemeler
  5. Meyveli Yoğurtlar(çilek,böğürtlen)
  6. Kremalı bisküvi ve kekler
  7. Çilek yada kırmızı meyve aromalı kahveler
  8. İlaçlar
  9. Domates sosu ve salçalarda sıkça rastlayabilirsiniz.

Marka olarak hepsinin isimlerini burdan verememekteyim. Fakat Nasıl anlayabiliriz sorusunun cevabıyla rahatça anlayabileceksiniz :)
Ürün grubuna bağlı olarak; İçindekiler,Yardımcı maddeler vb. bölümlerde "E120" ibaresine veya "KARMİN" ibaresine rastlarsanız bilin ki üzerinde durduğumuz resmini gördüğünüz böcek ekstratından elde edilmiş bir ürün elinizde.
Ne yapmalıyız yani salam sucuk yemeden olmazki der gibi oldunuz. Elbette çözümüde üreticilerimiz bizim için sunmuşlar. Bazı firmalar renklendirici olarak şekerpancarı kullanarak böcek yerine sağlıklı bir ürün sunabiliyor. Hatta toplum bilinçlediği için yine bazı firma ürünlerine "KARMİN İÇERMEZ" ibaresini yerleştirdi.
Her alışverinizde dikkat etmeniz faydanıza olacak, İyi geceler sevgili okur...